DURAN ADAM…Erdem GÜNDÜZ ve Taksim Gezi Parkı Olayları
22 Cumartesi Haz 2013
Posted DURAN ADAM, DİRENGEZİPARKI, DİRENİŞ, Erdem GÜNDÜZ, Olaylar, politika, POLİS ŞİDDETİ, siyaset, Türkiye
in22 Cumartesi Haz 2013
Posted DURAN ADAM, DİRENGEZİPARKI, DİRENİŞ, Erdem GÜNDÜZ, Olaylar, politika, POLİS ŞİDDETİ, siyaset, Türkiye
in22 Cumartesi Haz 2013
Posted DURAN ADAM, Erdem GÜNDÜZ, Karadeniz Gencinin Mesajı, MESAJ, politika, siyaset, Türkiye
in14 Cuma Haz 2013
Posted batı neden korkuyor, BÜLENT ESİNOĞLU, emperyalistler, Olaylar, Türkiye, ULUSAL BAKIŞ
in14 Cuma Haz 2013
Posted 3 nokta, ANAYASA, DİRENGEZİPARKI, KANUN, politika, siyaset, TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ HAKKI, Ufuk Aydın
in09 Pazar Haz 2013
Posted korkularını fethet, mana, risk al, RUHSAL
in≈ 6 Yorum
How To Take Risks In Life – The Key To Our Success
I wonder how fearful this little bird was the first time it jumped off the ledge? It looks so easy and fearless now, but it had to learn how to take risks in life to survive (we do too).
Fears and risks are incredibly intertwined – one prevents, the other overcomes. Fears prevent us from taking risks. Risks are how we overcome fears – and survive, thrive, succeed.
Learning how to take risks in life is the key to survival for animals and humans. For most of us, taking risks never gets easy or comfortable. But it is necessary.
Just like this little bird, we must ignore our fears, walk to the edge, and jump. It’s the only way this bird can do what it was made to do. It’s the only way we can do what we were made to do too.
(alıntı..Kurt Smith…https://plus.google.com/u/0/107236832361013505349/posts?cfem=1 )
imajinasyon: http://goo.gl/k4WhE
Hayatta risk nasıl alınır – Başarımızın anahtarı
Bu küçük kuş çıkıntıya atladığında ilk kez ne kadar korkuyordu acaba? Şimdi bu kadar kolay ve korkusuz görünüyor, ama (biz de yaparız) hayatta kalmak için hayatta risk almayı öğrenmek zorunda kaldı.
Korkular ve riskler inanılmaz iç içedir – biri engeller, diğeri üstesinden gelir. Korkularımız risk almamızı engeller. Ve hayatta kalmak, gelişmek, başarılı olmak, korkularımızın üstesinden gelmek için Risk almalıyız.
Hayatta risk almak hayvanlar ve insanlar için yaşamı öğrenmede bir anahtardır. Çoğumuz için, risk almak kolay ya da rahat değildir. Ama bu gereklidir.
Sadece bu küçük kuş gibi, biz, korkularımızı göz ardı ederek set kenarına yürüyüp atlamamız gerekir. Bu kuş bunu yapmak için yaratıldı, ne yapabileceğini bilmesinin tek yolu bu. Biz de bunu yapmak için yaratıldık, ne yapabileceğimizi öğrenmenin tek yoludur bu.
08 Cumartesi Haz 2013
Posted belgesel, DİRENGEZİPARKI, DİRENİŞ, DİRİLİŞ, FAŞİZM, fotoğraf, Olaylar, POLİS ŞİDDETİ, Türkiye
in≈ 9 Yorum
07 Cuma Haz 2013
Posted Christina NGUYEN, duygusal, erdem, Fidan KARAKAŞ, kar, kış, mutluluk, RUH, şiir
inERDEMİN KÜRSÜSÜNDE DÜŞLERİN ÖTESİNDE
Var oluşun ta kendisidir aslında mutluluk
Farkında olmalı yaşamın özünün
Öz varlığımın derin sessizliğinde
İyimden kötümden ve merhametimden
Yarattığım adalet çarmıha gerdi beni erdemin kürsüsünde
İşte bu yüzden kızıyorum, yeryüzüne gökyüzüne
Dile getirmediğim, benliğimde gevelediğim
Adsız kalmış düş kırıntıları unutmaya direndiklerim
Düşlerin ötesinde özlediğim yitik cennetim
Ruhumu çalmak, tümünü sağmak isterken bedenin
Zehirden hazırlanmış merhemi sürersin ruh yaralarına
Sessizce acı çekersin
Erdemlerinin göz hapsinde, kendi hükmünü vermesini beklersin
Seyredersin uzaktan uzağa yarattığın kendi cinnetini
Delilik bu olmalı
Açmaya başlarsın içindeki zindanlarının kapılarını tek, tek
Kim bilir belki de çözebilirsin zincirlerini
Huzurun aydınlık kapısına ulaşmak özleniyorsa
Bencilliği yoksul bırakmalı
Doyurmalı erdemleri alabildiğine
Marifetle kullanmalı iyiyi de kötüyü de
Çünkü yok edemezsin ikisini de
Gün gelir gafil avlanırsan sevda denen muammaya
Bulursun kendini muazzam bir nehrin kıyısında
Eğer oturursan bu hayat kaynağının kıyısına
Mutlaka sıçrar birkaç damlası sana da
Seçimlerindir mutluluk bilincine ulaştıracak seni
Bilir misin ırkı olmayan tek olgudur sevgi
Her insan kendi içinde biraz köle biraz tanrıdır aslında
Var oluşun en büyük arayışıdır mutluluk insanlar yaşadıkça.
FİDAN KARAKAŞ
...by Christina Nguyen...
06 Perşembe Haz 2013
Posted Olaylar, Türkiye, YARGIÇLAR SENDİKASI AÇIKLAMASI, İstanbul
in≈ 2 Yorum
Her sınıftan, yaştan, meslekten, kökenden, düşünceden, inançtan insanın ortak irade ve paylaşım duygusu içinde katıldığı bu gösteriler; anlaşılmaz bir hırsla, ölçüsüz şiddet uygulanarak dağıtılmak istenmekte, polis kuvvetlerinin geri çekildiği yerlerde ise daha vahim sonuçlar yaşanması önlenmektedir.
Bu gösterilerde aşırılık gösterip kamu, kurum ve kişilere ait mallara zarar verenlerin eylemleri ise elbette ki kesinlikle onaylanamaz.
Bu toplantı ve gösterilere, toplumun barışçıl ve bugüne kadar tepkisiz kalmış kesimlerinin de yoğun ilgi ve duyarlılık göstermesi, başta siz olmak üzere hepimizi düşündürmelidir.
Tepki ve protestoların bu yoğunluk ve yaygınlıkta yaşanmasının nedenleri, hepimizce sorgulanmalıdır.
Tarihi bir sorumluluğun gereği olarak, biz gördüklerimizi, düşündüklerimizi söyleyelim:
-“İdeolojik, marjinal olmak” gibi sığ söylemlerle, kendinizden farklı düşünenleri ötekileştirip susturmaya çalıştınız.
-“Dinin emrettiğine neden karşı çıkıyorsunuz” türü ifadelerle, herkesin sizinle aynı inanç ve algılara sahip olması mecburiymiş gibi yaklaşım göstererek, başkalarının hukuk ve sosyal yaşam kurallarını kendi inanç referanslarınıza dayandırmayı alışkanlık hâline getirdiniz.
-Kendinizden görmediklerinizin iş, kariyer, özgür ve güvenli yaşam alanlarını gittikçe daralttınız. Parti referansı olmadan taşeron işçisi olmayı bile imkânsız hâle getirdiniz.
-Maksatlı, tek yanlı ağır vergi cezalarıyla; özgürlükçü, çok sesli basını, sesini çıkaramaz, demokratik işlevini yerine getiremez hâle getirdiniz.
-Batık gazeteleri devlet kurumları eliyle yandaşlara devredip iktidarınızın “hık deyicileri” yaptınız.
-Birkaç kadeh veya ne kadar içiyorsa içsin, içki içenleri “ayyaş-alkolik” diye aşağıladınız.
-Alkollü araç kullanmayı kabahatten cürme terfi ettirip hapisle cezalandırma niyetine girdiniz.
-Sigara içerek iyi bir şey yapmayan, ama asıl kendisine zarar verenlere, “gidin zehir odalarında için” diyerek kafes canlısı muamelesi yaptınız.
-Kentsel dönüşüm, imar planı değişimi gibi adlar altında birilerine tatlı rantlar sağlayan, beton yığını sitelerle, plazalarla, AVM’lerle her yeri doldurup fakirlik-zenginlik çelişkisini insanların gözüne gözüne soktunuz.
-5-10 yıl öncesinde hiçbiri yokken şimdi milyon TL’lerini nereye harcayacaklarını şaşırmış, iktidarcı dinsel kimliklerini kartvizit yapan, sonradan görmelerle etrafı doldurdunuz.
-“Başörtülüler dışlanıyor, ötekileştiriliyor” yakınmalarınızı, başı açıkları dışlayarak, ötekileştirerek giderdiniz.
-Devlet okullarında okuyan çoğunluğun çocuklarını, yetersiz kadro, donanım koşullarına, geçim zorluğu çeken öğretmenlerin bıkkınlığına terk ederken, nitelikli eğitim-öğretimi yüksek gelir sahiplerinin ayrıcalığına dönüştürdünüz.
-Artık iktidarınızın, bakanlıklarınızın, belediyelerinizin arzu ve taleplerine aykırı pek az yargı kararı çıkmasına rağmen, Taksim Gezi Parkı’yla ilgili “yürütmeyi durdurma” kararında olduğu gibi aleyhe çıkan tek tük mahkeme kararını bile sindiremeyip “maksatlı” buldunuzu beyan ettiniz; “sonunda yine de bizim dediğimiz olacak” diyerek yargıyı, hukuk devletini hiçe saydınız.
-Adalet Bakanınızın Müsteşarı eliyle oluşturulan yeni HSYK kararlarıyla, yargıyı tepeden tırnağa yeniden dizayn ettiniz; Yargıtay üyeliklerinde, özel görevli mahkemelerde nerdeyse size aykırı gelecek tek bir yargıca, savcıya yer vermediniz.
-Darbe planlarına katıldıkları iddiaları çerçevesinde adları öne sürülenlerden yargılanmadık, tutuklanmadık, en üstten en alt rütbeye kadar asker, bürokrat, akademisyen, gazeteci, sivil bırakmadınız. Kalabalık iddianame sayfalarına rağmen birçoğunun hangi terörist fiilleri işledikleri konusunda kamuoyuna somut bilgi aktarımında bulunmadınız.
-Genelkurmay Başkanı’nın, hükümet aleyhine internet sitelerini yayına sokarak “terörist şiddet yöntemleriyle hükümeti yıkmaya teşebbüs suçundan” özel görevli mahkemede yargılanmakta olmasını sorgulamazken, MİT Müsteşarınız için çok çabuk çözüm ürettiniz.
-Kesin delillere dayalı mahkeme kararıyla, “33 askerin şehit edilmesinin baş sorumlusu olduğu” sabit olan bölücü bir terörist şefinin, başka suçların failleri olan şahısların dahil olduğu kimi gizli tanıkların beyanlarıyla, üst düzey görevler yapmış insanların ağır suçlarla çok kolay suçlanmasına zemin hazırlayan düzenlemeler yaptınız.
-Tarihin en karanlık ve umutsuz günlerinde dahi Vatanın ve Ulusun umudu ve kurtarıcısı olmuş Türk ordusunun binlerce onurlu subayını, bu dava-tutuklama kaosu süreci içinde büyük bir moral, güven yıkımına uğratırken, ayaklar altına alınmış onurlarından başka bir şey düşünemez hâle getirdiniz.
-Halkın hiçbir onayını almadan, şehit yakınlarının ve gazilerin yaralarını yeterince sarmadan, yasal alt yapı oluşturmadan, kendi ordumuzun tutsak komutanlarına göstermediğiniz müsamaha ve anlayışla, bölücü terör örgütüyle müzakereler yaptınız.
-Bu Ülkenin her zaman asli unsuru olmuş milyonlarca Alevinin; “herkesin Sunni kurallara göre inancını yaşaması mecburiymiş” gibi “sapkınlık” olarak aşağılanmasına, hakarete uğramasına onay veren sözler sarf ettiniz.
-Bu aşağılama pervasızlığı üzerine; Alevi akıncıları ve yeniçerileri fetihten fetihe koşturup İmparatorluk topraklarını 2,5 kat büyütürken, diğer yandan 40 bin Alevi Türkmeni katleden bir padişahın adını “en uygunu bu” diyerek 3. Boğaz Köprüsüne vermeye niyetlendiniz.
-“Yasama, yürütme, yargı erklerinin, kendi içlerinde ve birbirlerine karşı ayrı görev ve sorumlulukları olmasını” ifade eden, “Devlette kuvvetler ayrılığı” ilkesini, “herşeye ilk önce ve en son kral karar verir” mantığına dayalı “kuvvetler birliği” ilkesine dönüştürmek isteyerek, “başkanlık despotizmi” tehlikesiyle toplumu son derece kaygılandırdınız.
-TV dizilerinin senaryolarını, oyuncu kıyafetlerini eleştirip baskılayıp değiştirecek, “kaç çocuk sahibi olmaları gerektiğini” söyleyecek kadar her konuya müdahil olarak, insanlarda özgürlüklerinin gırtlağına çöküldüğü duygusu yaratmaya başladınız.
– Kurucu önder Atatürk’ü getirdiği Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş, laik kimlik ve ilkelerini pek benimseyemediniz; Sık sık çıkmaya başlayan mazeretleriniz nedeniyle katılamadığınız Milli bayramları, bayram gibi kutlamamıza da izin vermediniz.
-Kendi savaşımız olmayan Suriye’de çıkan iç savaşta, Meclis kararı bile olmadan “fiili savaş tarafı” oldunuz.
-İleride belki de onbinlerce, yüzbinlerce çocuğumuzun canına mâl olacak, on yıllarca sürecek bir savaşa girmemize heveskâr olarak, geleceğe dair kaygılarımızı artırdınız.
-İktidarınız yenilendikçe, halkınıza daha yüksekten ve uzaktan bakmaya başladınız.
-“Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışın” hadisini unuttunuz, eski Yunan tanrıları gibi davranmaya başladınız.
-Ve daha sıralayabileceğimiz pekçok gönül ve umut kırıcı şeyler yaptınız.
Ama siz maalesef bunların tek birini dahi görmediniz, kabul etmediniz.
Sanki, bizler sizin kullarınızmış gibi düşünmeye ve davranmaya başladınız.
Bu halkın düşünce ve iradesi, bir süre önce hararetle alkışladığınız başka ülkelerin meydanlarında toplanan halkların düşünce ve iradelerinden, çok daha demokratiktir, çok daha meşrudur ve çok daha az marjinaldir.
Siz bu halkın barış, özgürlük, güven içinde yaşama ve geleceğe umutla bakma duygularında travmalar ve korkular yarattınız; Onun için bardağı taşıran damlalardan birinin, Gezi Parkı’nda kesilen ağaçlar olmasına da çok şaşırmamak gerekir.
Saygılarımızla..
YARGIÇLAR SENDİKASI
Her sınıftan, yaştan, meslekten, kökenden, düşünceden, inançtan insanın ortak irade ve paylaşım duygusu içinde katıldığı bu gösteriler; anlaşılmaz bir hırsla, ölçüsüz şiddet uygulanarak dağıtılmak istenmekte, polis kuvvetlerinin geri çekildiği yerlerde ise daha vahim sonuçlar yaşanması önlenmektedir.
Bu gösterilerde aşırılık gösterip kamu, kurum ve kişilere ait mallara zarar verenlerin eylemleri ise elbette ki kesinlikle onaylanamaz.
Bu toplantı ve gösterilere, toplumun barışçıl ve bugüne kadar tepkisiz kalmış kesimlerinin de yoğun ilgi ve duyarlılık göstermesi, başta siz olmak üzere hepimizi düşündürmelidir.
Tepki ve protestoların bu yoğunluk ve yaygınlıkta yaşanmasının nedenleri, hepimizce sorgulanmalıdır.
Tarihi bir sorumluluğun gereği olarak, biz gördüklerimizi, düşündüklerimizi söyleyelim:
-“İdeolojik, marjinal olmak” gibi sığ söylemlerle, kendinizden farklı düşünenleri ötekileştirip susturmaya çalıştınız.
-“Dinin emrettiğine neden karşı çıkıyorsunuz” türü ifadelerle, herkesin sizinle aynı inanç ve algılara sahip olması mecburiymiş gibi yaklaşım göstererek, başkalarının hukuk ve sosyal yaşam kurallarını kendi inanç referanslarınıza dayandırmayı alışkanlık hâline getirdiniz.
-Kendinizden görmediklerinizin iş, kariyer, özgür ve güvenli yaşam alanlarını gittikçe daralttınız. Parti referansı olmadan taşeron işçisi olmayı bile imkânsız hâle getirdiniz.
-Maksatlı, tek yanlı ağır vergi cezalarıyla; özgürlükçü, çok sesli basını, sesini çıkaramaz, demokratik işlevini yerine getiremez hâle getirdiniz.
-Batık gazeteleri devlet kurumları eliyle yandaşlara devredip iktidarınızın “hık deyicileri” yaptınız.
-Birkaç kadeh veya ne kadar içiyorsa içsin, içki içenleri “ayyaş-alkolik” diye aşağıladınız.
-Alkollü araç kullanmayı kabahatten cürme terfi ettirip hapisle cezalandırma niyetine girdiniz.
-Sigara içerek iyi bir şey yapmayan, ama asıl kendisine zarar verenlere, “gidin zehir odalarında için” diyerek kafes canlısı muamelesi yaptınız.
-Kentsel dönüşüm, imar planı değişimi gibi adlar altında birilerine tatlı rantlar sağlayan, beton yığını sitelerle, plazalarla, AVM’lerle her yeri doldurup fakirlik-zenginlik çelişkisini insanların gözüne gözüne soktunuz.
-5-10 yıl öncesinde hiçbiri yokken şimdi milyon TL’lerini nereye harcayacaklarını şaşırmış, iktidarcı dinsel kimliklerini kartvizit yapan, sonradan görmelerle etrafı doldurdunuz.
-“Başörtülüler dışlanıyor, ötekileştiriliyor” yakınmalarınızı, başı açıkları dışlayarak, ötekileştirerek giderdiniz.
-Devlet okullarında okuyan çoğunluğun çocuklarını, yetersiz kadro, donanım koşullarına, geçim zorluğu çeken öğretmenlerin bıkkınlığına terk ederken, nitelikli eğitim-öğretimi yüksek gelir sahiplerinin ayrıcalığına dönüştürdünüz.
-Artık iktidarınızın, bakanlıklarınızın, belediyelerinizin arzu ve taleplerine aykırı pek az yargı kararı çıkmasına rağmen, Taksim Gezi Parkı’yla ilgili “yürütmeyi durdurma” kararında olduğu gibi aleyhe çıkan tek tük mahkeme kararını bile sindiremeyip “maksatlı” buldunuzu beyan ettiniz; “sonunda yine de bizim dediğimiz olacak” diyerek yargıyı, hukuk devletini hiçe saydınız.
-Adalet Bakanınızın Müsteşarı eliyle oluşturulan yeni HSYK kararlarıyla, yargıyı tepeden tırnağa yeniden dizayn ettiniz; Yargıtay üyeliklerinde, özel görevli mahkemelerde nerdeyse size aykırı gelecek tek bir yargıca, savcıya yer vermediniz.
-Darbe planlarına katıldıkları iddiaları çerçevesinde adları öne sürülenlerden yargılanmadık, tutuklanmadık, en üstten en alt rütbeye kadar asker, bürokrat, akademisyen, gazeteci, sivil bırakmadınız. Kalabalık iddianame sayfalarına rağmen birçoğunun hangi terörist fiilleri işledikleri konusunda kamuoyuna somut bilgi aktarımında bulunmadınız.
-Genelkurmay Başkanı’nın, hükümet aleyhine internet sitelerini yayına sokarak “terörist şiddet yöntemleriyle hükümeti yıkmaya teşebbüs suçundan” özel görevli mahkemede yargılanmakta olmasını sorgulamazken, MİT Müsteşarınız için çok çabuk çözüm ürettiniz.
-Kesin delillere dayalı mahkeme kararıyla, “33 askerin şehit edilmesinin baş sorumlusu olduğu” sabit olan bölücü bir terörist şefinin, başka suçların failleri olan şahısların dahil olduğu kimi gizli tanıkların beyanlarıyla, üst düzey görevler yapmış insanların ağır suçlarla çok kolay suçlanmasına zemin hazırlayan düzenlemeler yaptınız.
-Tarihin en karanlık ve umutsuz günlerinde dahi Vatanın ve Ulusun umudu ve kurtarıcısı olmuş Türk ordusunun binlerce onurlu subayını, bu dava-tutuklama kaosu süreci içinde büyük bir moral, güven yıkımına uğratırken, ayaklar altına alınmış onurlarından başka bir şey düşünemez hâle getirdiniz.
-Halkın hiçbir onayını almadan, şehit yakınlarının ve gazilerin yaralarını yeterince sarmadan, yasal alt yapı oluşturmadan, kendi ordumuzun tutsak komutanlarına göstermediğiniz müsamaha ve anlayışla, bölücü terör örgütüyle müzakereler yaptınız.
-Bu Ülkenin her zaman asli unsuru olmuş milyonlarca Alevinin; “herkesin Sunni kurallara göre inancını yaşaması mecburiymiş” gibi “sapkınlık” olarak aşağılanmasına, hakarete uğramasına onay veren sözler sarf ettiniz.
-Bu aşağılama pervasızlığı üzerine; Alevi akıncıları ve yeniçerileri fetihten fetihe koşturup İmparatorluk topraklarını 2,5 kat büyütürken, diğer yandan 40 bin Alevi Türkmeni katleden bir padişahın adını “en uygunu bu” diyerek 3. Boğaz Köprüsüne vermeye niyetlendiniz.
-“Yasama, yürütme, yargı erklerinin, kendi içlerinde ve birbirlerine karşı ayrı görev ve sorumlulukları olmasını” ifade eden, “Devlette kuvvetler ayrılığı” ilkesini, “herşeye ilk önce ve en son kral karar verir” mantığına dayalı “kuvvetler birliği” ilkesine dönüştürmek isteyerek, “başkanlık despotizmi” tehlikesiyle toplumu son derece kaygılandırdınız.
-TV dizilerinin senaryolarını, oyuncu kıyafetlerini eleştirip baskılayıp değiştirecek, “kaç çocuk sahibi olmaları gerektiğini” söyleyecek kadar her konuya müdahil olarak, insanlarda özgürlüklerinin gırtlağına çöküldüğü duygusu yaratmaya başladınız.
– Kurucu önder Atatürk’ü getirdiği Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş, laik kimlik ve ilkelerini pek benimseyemediniz; Sık sık çıkmaya başlayan mazeretleriniz nedeniyle katılamadığınız Milli bayramları, bayram gibi kutlamamıza da izin vermediniz.
-Kendi savaşımız olmayan Suriye’de çıkan iç savaşta, Meclis kararı bile olmadan “fiili savaş tarafı” oldunuz.
-İleride belki de onbinlerce, yüzbinlerce çocuğumuzun canına mâl olacak, on yıllarca sürecek bir savaşa girmemize heveskâr olarak, geleceğe dair kaygılarımızı artırdınız.
-İktidarınız yenilendikçe, halkınıza daha yüksekten ve uzaktan bakmaya başladınız.
-“Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışın” hadisini unuttunuz, eski Yunan tanrıları gibi davranmaya başladınız.
-Ve daha sıralayabileceğimiz pekçok gönül ve umut kırıcı şeyler yaptınız.
Ama siz maalesef bunların tek birini dahi görmediniz, kabul etmediniz.
Sanki, bizler sizin kullarınızmış gibi düşünmeye ve davranmaya başladınız.
Bu halkın düşünce ve iradesi, bir süre önce hararetle alkışladığınız başka ülkelerin meydanlarında toplanan halkların düşünce ve iradelerinden, çok daha demokratiktir, çok daha meşrudur ve çok daha az marjinaldir.
Siz bu halkın barış, özgürlük, güven içinde yaşama ve geleceğe umutla bakma duygularında travmalar ve korkular yarattınız; Onun için bardağı taşıran damlalardan birinin, Gezi Parkı’nda kesilen ağaçlar olmasına da çok şaşırmamak gerekir.
Saygılarımızla..
YARGIÇLAR SENDİKASI
04 Salı Haz 2013
benim fikrim şöyle; bu gece saat 21.00 gibi herkes bir omuz verecek, ülkeyi akdeniz üzerinden yavaşça cebelitarık boğazından geçireceğiz. sonra panama kanalı üzerinden geçirerek and dağlarının arkasına saklayacağız.. baktık ki, gördü ( adamın boyu 1.85 beyler, ayaklarının üzerinde hafifçe yükselse bizi görür ) bu sefer o geleseye kadar başka yere taşırız..
not: aranızdan “lan cebelitarıktan, panama kanalından nasıl geçirçez koca ülkeyi, sığmaz ki olm” dediğinizi duyar gibi oluyorum, hayatınızda hiç yatak, büyük sunta taşımadınız mı lan siz ? yüklenip dik duruma getirip öyle geçireceğiz…
yorumlarınızı bekliyorum
edit :
1. bazı panpalarımın cebelitarıktan geçerken hatay ilinin zarar görmemesi için önerileri var, dikkate alınacak..
2. kıçtan takma renault marka motor takılması önerisi var, değerlendirilebilir..
3. “100 yıllık ülke, çizilmesin sağı solu” diyenler için de önlemler alındı.. ( geyik nakliyat anbarından eşya sardıkları eski yün battaniyelerden aldım, sararız hiç bişi olmaz )
edit 2 :
1. yola çıkma vakti yaklaşıyor panpalar, şimdi herkes en yakınındaki hastane, okul vs gibi önemli binaları gazete kağıdı ile güzelce kaplasın yolda kırılıp dökülme olmasın.
2. göllerin nehirlerin üzeri dökülmesin diye üzerini stretch film ile kaplamak da iyi fikir, balıklar malıklar da ziyan olmaz amk.
3. istanbulun anadolu kısmı bildiğiniz gibi hem çok ince, burada oturanlar anadolu yakasını ince kontraplakla alttan üstten iyice desteklesinler. ( izmir karaburun yarımadası, hakkarinin ucu gibi coğrafi yerdekiler de aynı uygulamayı yapabilirler / hataya dokunmayın, orayı kıvırarak geçirecez )
4. “ankarayı bu sefer denizkenarına koyalım” önerisine pek sıcak bakmıyorum ; düşünün, gideceğimiz yere gitmişiz, tam yerleşme telaşındayız konu komşu bize bakıyo o sırada deniz kenarındaki ankaralı panpalarımdan birisi “ne bakıyon la bebe” dese hoş olmaz.. bi dahaki sefere…
ek edit : gideceğimiz yere yakın olan tanıdığı olan panpalarımın dikkatine :::
malum yol / taşıma yorgunluğu vs oraya varınca kimsede yemek yapacak hal kalmayacak, bir zahmet biriniz en yakındaki pideciye ( şilide nazilli pidecisi var mesela, oranın pidesi güzel ) 35 milyon buçuk kıymalı yumurtalı / 15 milyon tek sade kıymalı / 25 milyon peynirli / 5 milyon da fındık lahmacunu sipariş versin.. yanına bol roka / limon / salata da koysunlar… 85 milyon da ayran söölesin…
siparişe edit : #119912792, 84.999.999 ayran bi kola oldu biladeeer !! lan teker teker söylemeyin istediklerinizi…
zorunlu edit : pm’ den “ne zaman yola çıkıyoruz panpa ?” mesajları alıyorum, karadeniz tarafındaki yurttaşlarımız olayı çok yanlış anlamışlar, az önce kırım yarımadasını sökerken yakaladım, onları beklicez mecburen…
hahahaa bu ne amk, kim yaptıysa helal hahaha
http://vocaroo.com/i/s0pjrptrsjdm
efendi adam mode on:
arkadaşlar, az önce yunanistan başbakanı aradı.. siz aldınız demiyorum ama biz bu taşınma muhabbetine başladığımızda samos ve sisam adaları yerinde duruyormuş ama şu anda yerlerinde yoklarmış, bi üstünüze cebinize falan bakın yanlışlıkla girmiş olabilir adama da ayıp olmasın gider ayak
efendi adam mode off:
hangi piç aldıysa çıkarsın yerine koysun amk, arkamızdan laf ettireceksiniz !!!
pm edit : kilisli adam mesaj yazdı, yaşlı anası / anneannesi varmış kıbrısta, kalkamıyorlarmış yerlerinden mecburen onları da alacaz yanımıza o yüzden adana mersin hatay kısmı az sıkışsın, kıbrısı oraya yamayacaz..
apacilongbow un eniştesinin de içinde bulunduğu osmaniye ili kayıptır, bulanların müdüriyete getirmeleri rica olunur..
ihtiyaç editi : arkadaşlar, ülkeyi hafifçe italyaya doğru yaslayarak bırakıp 20 dk ihtiyaç molası veriyoruz.. biriniz altına sağına soluna tahta vs sıkıştırsın da kaymasın… kimse sağda solda kaybolmasın amk, ben ne zaman ev taşısam yardım edenler işin yarısında ortadan kaybolur ona dönmesin…
unutkanlık editi : ya boğaziçi ve fatih sultan köprülerini söktük de vidalarını nereye koyduk amk bulamıyorum ?
hah, bulundu bulundu bilecik valiliğine saklamışız hiç kimse orayı bilmez karıştırmaz diye…
başlarım bi tarafınıza editi : lan bunu kim unuttu geride ??? kimin bu ??? kimse bişeyini unutmasın demedik mi amk ??? napcam ben bunu şimdi ? sahibi kimse cote d’azur sahiline bıraktım ordan alsın ben uğraşamıyacam !!!
http://imgim.com/9320incij5485375.jpg
futbol editi : lan bir ikiniz bi koşu ispanyadan özellikle katalunyadan şööle iyilerinden futbolcu kapıp gelsin, ülke futbolunun hali ortada ( kukubaba ya fikir için teşekkürler )
—
yazarın bugünlük( herhalde ) son editi :
efendi mode on:
şaka bir yana, oldukça sıkıntılı bir dönemden geçtiğimiz bu günlerde sizleri olduğu kadar beni de gülümseten bir yazı oldu bu, hepinize tek tek teşekkürler..
efendi mode off :
lan sağını solunu kırdınız döktünüz memleketin amk, sizinle yola çıkanda kabahat.. neyse, hepinizin eline koluna sağlık panpalar.. bi sıkıntı olmazsa yarın yeni bir dünya haritasının capslarını sizinle paylaşırım…
04.06.2013 / 1. edit :
destek veren panpalarıma çook teşekkürler *
inci sözlük ve ekşi sözlükte dünün en beğenilen entry’ si seçilmiş, bu sabah rock fm’ de mesut süre tarafından tamamı okunmuş…
mutlu oldum, bu süreçte “gülümsetebilme” adına benim de ufak bir katkım olduysa ne mutlu bana…
tekrar teşekkürler dostlar…
http://imgim.com/3642incio9930850.jpg
http://imgim.com/898incih9305047.jpg
rock fm ‘ deki yayının ses kaydı elinde olan varsa veya bir yerde duyan/gören olursa pm gönderirse sevinirim..
—
02 Pazar Haz 2013
Posted MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, Türkiye, İSTİKLAL
in≈ 3 Yorum